İktisadi hayattaki en büyük dönüşümlerden biri trampa ekonomilerinden parasal ekonomiye geçiş olarak tanımlanabilir. Bu gelişme piyasa mekanizmasının daha iyi çalışması gerekliliğini doğurmuştur. Bu konuyla ilgili söylenmiş ilginç bir söz şudur: ”Para meselesini on bin insan arasında bir kişi anlar, fakat ona her gün rastlıyoruz.”(Kin Hubbard). Bu karamsarlığı kısa sürede aşan insanoğlu para meselesinin çözümü için gerekli adımları atmıştır. Bu noktada atılan en önemli adım paranın tekbir elden idare edilmesi için bankalar üstü bir kurumun kurulması fikridir. Bu gelişmelerle birlikte paranın kontrolünün sağlanması ve ekonomideki etkinliğinin arttırılması merkez bankalarının doğuşuna temel hazırlamıştır. Amerikalı ekonomist P.A. Samuelson, tarihteki en büyük icatları şu şekilde sıralamıştır; ateş, tekerlek ve merkez bankaları. Buradan hareketle merkez bankalarının milli ekonomiler için önemli bir yer tuttuğunu söylemek mümkündür. Merkez bankaları bir ülkede parasal meselelerin çözümünde tek yetkili otoritedir. Milli ekonomiler için önemli bir kurum olan merkez bankalarının uzun bir gelişimi vardır.
İlk olarak merkez bankalarının çeşitli tanımlarını inceleyerek işe başlamakta fayda vardır. Merkez bankası denince akla ilk gelen tanım şudur:” Merkez bankası bankaların bankasıdır.”(Cf.,R.G.Hawtrey 1933). Bu tanımdan anlaşılacağı gibi merkez bankası diğer bankaların işlevlerini devam ettirmek için ihtiyaç duydukları bir kaynaktır. Bu işlevler arasında en sık yapılanı ödünç fon alıp vermek olarak tanımlanabilir. Bir başka tanım ise şöyle yapılmaktadır: ”Merkez bankası para otoritesidir.”(Cf.,H.Kisch-W. A. Elkin 1932) Bu tanım ise bir ülkenin parasal düzenlemelerinin tek yetkili organının merkez bankası olduğunu söylemektedir.
Yazının devamı için tıklayınız..